2 Temmuz 2013 Salı

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır

                    Türk Kahvesini ne kadar çok sevdiğimi beni yakından tanıyan herkes bilir.
                            Öyle ki yanlızca kahve değil fincanları da çok severim.


Bugün ablama misafirdim ablam için değil yeğenim için değil kahve için bile değil şu lokumlar için oradaydım.
Kahve mi lokum mu deseler kahve derim ama bugün günlerden lokum!
Ablama ayıp etmiş gibi olacağım ama kahveyi acı sevdiğim için kendi kahvemi daha bir severim.


Posta Kutusundaki Mızıka kitabın da şöyle bir söz vardır.
''Sevgili dost; Eğer yeryüzündeki bütün elleri bir masanın üzerine koysalar elini bulabilirdim.. Onların içinden.''
Söyle dedim bende sevgili dostuma.
Dost bugün anladım, anladım ki kahve seninle daha güzel.
                                        Ey kırk yılına kurban olduğum bir kahve ile bir kırk yıl daha kenetlenelim mi ? 
                                        Kahve diyorum kahve seninle daha fazla tüketilmeli.
                                      Ve eğer dünyada ki bütün insanlar bir masaya yaptığı kahvelerini koysalardı emin ol tatlı kahveni dilim tattığı an düşünmeden anlardım. 


Kendisine genelde patron dediğim benden sadece 2 yaş büyük ablam Besi balık almış turuncu olanının adı Biricik :) 
( Diğerini de Nurhan koymaya gönlüm el vermedi diye de bir espri yaptı! İğrenç ben Nurhan'ı severim ki ZENGİN KIZ FAKİR OĞLAN'dan ) 
Neyse diğerine ben isim takmak istedim Bozok takmak istedim ama ailelerine uygun bulmayıp kabul etmediler Jeremy olsun dedim onu da kabul etmediler. İsimsiz balık. 


Benim adı Rizvan olan Caillou bebeğim var daha önce kişisel facebook hesabımda Burada duyurmuştum Jang Keun Suk'un domuzcuğuna yaptıklarını bende Caillium'a yapacaktım ama Jks kadar sürmedi benim ki bir kaç kere tek yaptım bugün de onu balıklı göl ha ha ha ha küçük akvaryum da boğmakla tehdit ettim oysa bu yaz sıcağın da kel kafasını serinlettim :P


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder